şekerrenk
şehrin her yanı
hayal ile sermest bir dervişi gözler
elleri güzden kalma çatlaklarla muktedir
sokakların ardında bir çocuktan sır gibi gizler
ne gören bilir ne duyan, esrârıdaim bir sükûnettedir
elleri güzden kalma çatlaklarla muktedir
sokakların ardında bir çocuktan sır gibi gizler
ne gören bilir ne duyan, esrârıdaim bir sükûnettedir
tütününden
gizleriyle bir ömrü daha devirmişse bahar akşamı
o hâli tüm köyde adeta bir şenlikle ruh ile kutsanır
kadınların kokusundan misk gelir, savrulursa saçları
derviş de bilir ki istiklâl ancak bütün anda kurtuluştadır
dağlarında kar ile
uyanır bir sabah oğlan ve kız çocuklar
acımasız poyrazın sesini işitir de vedalaşır bahar ile
bilinmez sırrı sırtında; tırmanır, bitmek bilmeyen yokuşlar
ayaklarında nasır, ne etse bulamaz derdini yıllar bile
okur İsa’dan,
Davut’tan, akıllara sığmayan o Uzak Doğu’dan
sesinden düşürüp kaybeder tüm zarafeti
bilir ki korkusuz ölüm geldiğinde, sırrını açtığı an
o gece bulur, keskin düşleri sabahlara uyandıran kehaneti
o hâli tüm köyde adeta bir şenlikle ruh ile kutsanır
kadınların kokusundan misk gelir, savrulursa saçları
derviş de bilir ki istiklâl ancak bütün anda kurtuluştadır
acımasız poyrazın sesini işitir de vedalaşır bahar ile
bilinmez sırrı sırtında; tırmanır, bitmek bilmeyen yokuşlar
ayaklarında nasır, ne etse bulamaz derdini yıllar bile
sesinden düşürüp kaybeder tüm zarafeti
bilir ki korkusuz ölüm geldiğinde, sırrını açtığı an
o gece bulur, keskin düşleri sabahlara uyandıran kehaneti
Yorumlar
Yorum Gönder